20 Ocak 2008 Pazar

cluny,

"iş rüyalara geldiğinde, şehir türünden olan şeyleri kolektif düşler olarak kabul ediyordu tatarlar, ama onu diğerlerinden ayırıyorlardı çünkü şehri düşlere karıştırmak gibi bir şeydi bu, bu yüzden de ciddi insanlara itici gelen bir çocuksuluğa bürünürlerdi.
polanco hemen her zaman şöyle başlardı konuşmaya: bana bakın, rüyamda bir meydandaydım ve yerde bir kalp buldum. eğilip aldım, atıyordu, bir insan kalbiydi ve atıyordu, sonra onu çeşmeye götürüp elimden geldiğince yıkadım, çünkü üzerine yapraklar ve tozlar yapışmıştı, ve onu rue de l’abbaye’deki polis karakoluna götürdüm. hepsi düzmece, der marrast. onu yıkadın ama sonra saygısızca eski bir gazeteye sarıp ceketinin cebine koydun. nasıl ceketinin cebine koysun ki, üzerinde sadece gömlek vardı, der juan. ceketim vardı, der polanco, kalbi karakola götürdüm ve bana bir makbuz verdiler ki rüyanın en acayip bölümü buydu. onu onlara vermedin, der tell, onu evine götürüp altın sürgülü dolabına sakladığını gördük. altın sürgülü polanco, diyerek güler calac nezaketsizce. kalbi karakola götürdüm, der polanco. olabilir, der nicole, ama ikincisiydi herhalde çünkü en azından iki tane olduğunu gayet iyi biliyoruz. bisbis, bisbis der feuille morte. düşünüyorum da, der polanco, yirmi tane falan bulmuşumdur. yüce israil tanrısı, rüyanın devamını unuttum. onları place maubert’de bir çöp yığınının altında buldun, der paredrosum, seni los matelots kafesinden gördüm. hepsi de güm güm atıyordu, der polanco heyecanla. yirmi kalp buldum, karakola teslim ettiğimi de sayarsak yirmibir, ve hepsi deli gibi çarpıyordu. polislere götürmedin, dolaba sakladığını gördüm. ne fark eder, çarpıyordu ya, der paredrosum uzlaşarak. olabilir, der tell, çarpıp çarpmamaları beni hiç ilgilendirmez. kadın dediğin böyle olmalı, der marrast, ortada çarpan bir kalp var ama onun gözü altın sürgüden başka bir şey görmüyor. kadın düşmanlığı yapma, der paredrosum. bütün şehri kalpler basmıştı, der polanco, çok iyi hatırlıyorum, çok acayipti. en başta sadece tek bir kalbi hatırladığıma inanamıyorum. bir yerden başlaman gerekiyordu, der juan. hepsi de çarpıyordu, der polanco. bunun onlara ne faydası oldu? der tell."

2 yorum:

esoteq dedi ki...

"...bütün şehri kalpler basmıştı, der polanco, çok iyi hatırlıyorum, çok acayipti. en başta sadece tek bir kalbi hatırladığıma inanamıyorum. bir yerden başlaman gerekiyordu, der juan..."

Ama rüyalar bölünmezdi değil mi?

cenk dedi ki...

birbirine kaynaklanmış iki ayrı rüyayı şehirde görüyorsam eğer, hatta üç, dört, bölünen rüya mıdır? şehir de değildir şüphesiz. belki caddelere sokaklara ayrılan şehrimdir, meydanlara, ama bunu söylemek değilse de söyleyebilmek, seni ve herkesi aldatmak olur ki bunu hoşgöremem. öte yandan, yanıtı bulmak için başka yönlere bakmak gerekebilir, ya da hiçbir yöne. görmek basit gibi, basit görmedikçe.
ah, yarımakıl yarıklarım.