19 Aralık 2007 Çarşamba

yatakodasında bir cherry tree iki

,
kemikli öfkeler fışkırıyor sırtımdan, eğik dikenler gibi, deniz kenarlarında emekliyorum, uzun saçların sanki, ıslak, aralık, ayaz, düşmeden bağışla, bardaklar masanın fazlaca kenarında, burda yaz; noktaları neden sevmediğimi düşündün mü hiç, chapter twelve, stop, anlatayım: ayrı, ayrı ayrı dizebilirsin belki örtünün üzerine kırıntıları, bizi, sonra iyice yıkanan yeşilliklerin içine terk edilmiş taze soğanlar gibi hüzünle parmaklarını yalayıp, chapter seventeen, hepsini biraraya toplamaya çalışabilirsin, tek tek, stop, hadi ciğerleri dolduralım bakalım bir huzursuzlukla daha, yirmiüçmilyondokuzyüzseksensekizbindörtyüzotuzikinci defa, bir kırıntı, stop, bir kırıntı, stop, aralara da birkaç acı sözcük ekledin mi, nerdeyse bitirmiş sayılırsın kendini, üretim bandındaki bütün parçaların tastamamlandığında yaşamaya başlayacaksın ha, yala bakalım parmakları kido, az kaldı! ama sen bana aldırma, ben sadece nefes alıyorum, yoksa noktalıvirgüle bayıldığımdan değil; hem sonra dudakları da ayırmak gerekiyor değil mi birbirlerinden, yanlışlık olmasın: dördünü birden! ki konuşmaktan bahsetsinler, susmasınlar hiç, yapay ruhlar da üflemeye başladık öksüz havyarlara, sen de üret be, boka benzeyen ne varsa; sonraki aşama (asla bitmeyecek bu, böyle gidersen): dudakları ayırmanın yetersizliği, ayırmakla tehdit de etmeli diğer ikisini, sanki ayrı değillermiş gibi, bükük boyunlardan kafaları da koparmalı, çiçekli gülümseyişlerin üzgün kıçları, boşboğaz mı oluyorum şimdi, stop, nerde kalmıştık, yüzyetmişyedi; kimse bizden öylece bırakıp gitmemizi istemedi, öylece yalnız, gidebilir miyiz peki, rahat bırakabilir miyiz, öylece yalnız; evet, ayırmalı dudakları birbirinden, batırmalı gemileri tenine, keskinsin nasıl olsa yeterince, keskin ve dalgalı ve uzun, ve sivri bardaklarda doğulmalı, edilmeyen sözleri yutkunarak çıkarmalı chapter ten’de balıksırtlarından, belki de boğulmuşumdur, stop; chapter one, zaman kapsülü kazaklar masanın üzerine serildiğinde, serin bir ilkbahar akşamının saçları örülür, boğuk denizler kabarıp öfkeyi uyandırır parmaklarımın arasında, boğazımda tek bir saç telinin izleri, kırık üstelik; bu akşam babamla ikişer duble rakı içtik, mezgitler yine lezzetliydi, aklıma gelmedin, stop.

Hiç yorum yok: